1. 1) Ticaret sektörünü destekleyen bankalar 26 Ağustos 1924 tarihin de Atatürk"ün girişimiyle Türkiye cumhuriyeti"nin ilk özel bankası olan iş bankası kurulmuştur. İlk ulusal ticaret bankası olan iş bankası"nın açılması ile özel sektöre kredi desteği sağlama ve ticareti canlandırma hedeflenmiştir. İşDaha fazla oku

    1) Ticaret sektörünü destekleyen bankalar
    26 Ağustos 1924 tarihin de Atatürk”ün girişimiyle Türkiye cumhuriyeti”nin ilk özel bankası olan iş bankası kurulmuştur. İlk ulusal ticaret bankası olan iş bankası”nın açılması ile özel sektöre kredi desteği sağlama ve ticareti canlandırma hedeflenmiştir.
    İş bankasının ilk genel müdürü Celal bayar olmuştur. Atatürk , kurtuluş savaşı”nda Türk halkının ihtiyaçlarını karşılamak için Hindistan Müslümanlarının göndermiş olduğu 250.000 TL”nin para yardımını bankanın ilk sermayesi olarak bu kuruma bağışlamıştır.
    İş bankası 1927 yılın da İtabar-ı milli bankası ile birleşmiş , 1928 yılın da Türkiye”de ilk kumbara uygulamasını başlatmıştır. Ayrıca 1932 yılın da ilk kez yurt dışına şube açmıştır.
    1927 yılın da Eskişehir bankası(Esbank ) kurulmuştur.
    1928 yılında Egebank İzmir de yöresel bir banka olarak kurulmuştur.
    1930 yılın da ise Merkez bankası kurulmuştur. 3 Ekim 1931 yılında faaliyete başlamıştır. Merkez bankası”nın açılmasındaki temel amaç;Türk lirasını düzenlemek ve korumaktır.
    Milli para politikası”nı izleyen Merkez bankası, Ulusal bankalara destek olmuş ve daha önce Osmanlı bankası”na ait olan “kağıt para çıkartma ” yetkisin üstlenmiştir.
    Türkiye cumhuriyeti Merkez bankası”nın ilk bastığı banknot 5 TL”dir.
    1933 yılın da esnaf sanatkarın kredi ihtiyacını karşılamak için Halk bankası kurulmuştur. Bir kamu bankası olan Halk bankası, kaynak yetersizliği sebebiyle ancak 1938 yılında faaliyete geçebilmiştir.
    1933 yılında Zonguldak Yatırım bankası kurulmuştur.
    1933 yılında Kayseri Milli iktisat bankası kurulmuştur.
    1933 yılın da yerel yönetimlere (belediye) finans yardımı için İller bankası kurulmuştur.
    1937 yılın da deniz ticaretini ve filoları desteklemek amacıyla Denizbank kurulmuştur.
    2) Ticaret sektörüyle ilgili diğer çalışmalar ise şöyle sıralanır.
    1923 yılında Barış antlaşması ile kapitülasyonlar kaldırılmıştır ve ekonomik bağımsızlık yolunda çok önemli bir adım atmıştır.
    1924 yılın da Gölcük”te ilk tersane ünitesi kurulmuştur.
    Ticareti geliştirmek için kara yolu ve demir yolu yapımına hız verilmiştir.
    Yabancılara ait demir yolları ticaret işletmeleri satın alınmıştır.
    1 Temmuz 1926 yılın da kabul edilmiş olunan kabotaj kanunu ile karasularımız da yolcu ve yük taşıma hakkı ile önemli limanların işletme hakkı sadece Türk gemicilere verilmiştir.
    Bu kanunla kapitülasyonların izi tamamen silinmiş olup ardından ticaret filoları gelişmiştir.
    1927 yılın da Türkiye cumhuriyeti”nin ilk kağıt parası tedavüle çıkarılmıştır.
    1929 yılın da ise yerli tüccarı korumak için ” Gümrük tarife kanunu ” değiştirilmiş ve lik kez gümrük tarifeleri artırılmıştır.
    1929 yılın da Deniz ticareti kanunu kabul edilmiştir.
    1930 yılında Merkez bankası”nın açılmasına bağlı olarak Türk parasını koruma kanunu çıkartılmış, böylece Türk parasının değeri korunmaya çalışılmıştır.
    1936 yılında İzmir Enternasyonal Fuarı açılmıştır.

    See less
  2. Ekonominin temeli olan tarım alanında düzenleme yapılarak köylünün durumunun düzeltilmesi gerekli görülmüş ve köycülük siyaseti uygulanmıştır. Buna göre; köylü ağır vergi yükünden kurtarılacak , maddi yönden desteklenecektir. Ayrıca toprağı olmayan köylülere toprak verilecek ve köylülerin elindeki üDaha fazla oku

    Ekonominin temeli olan tarım alanında düzenleme yapılarak köylünün durumunun düzeltilmesi gerekli görülmüş ve köycülük siyaseti uygulanmıştır. Buna göre; köylü ağır vergi yükünden kurtarılacak , maddi yönden desteklenecektir. Ayrıca toprağı olmayan köylülere toprak verilecek ve köylülerin elindeki üretim imkanları arttırılacaktır.
    1) Tarım sektörünü desteleyen bankalar.
    1924 yılında Manisa-Akhisar”da Türkiye tütüncüler bankası kurulmuştur.
    Osmanlı devleti dönemin de (1888) yılında açılmış olan Ziraat bankası geliştirilmiş olup , sermaye ve şube miktarı ile imkanları artırılmıştır.
    2) Tarım sektörüyle ilgili diğer çalışmalar:
    1925 yılında aşar vergisi kaldırıldı, yerine daha az miktarda arazi vergisi getirilmiştir.
    Böylece köylünün üzerindeki ağır vergi yükü ortadan kaldırılmıştır.
    1925 yılın da yabancıların elindeki “tütün işletme hakkı” satın alınarak Tütün reji idaresine son verilmiştir.
    1925 yılın da bilimsel tarım metotları ve modern tarım aletlerinin öğrenilmesini sağlamak amacıyla Atatürk orman çiftliği açılmıştır.
    1925 yılın da ilk tohum ıslah istasyonu “Islah -ı buzr ” adıyla Eskişehir ilin de açılmıştır.
    1928 yılın da çiftçinin kredi , makine , tohumluk ürün gibi ihtiyaçlarının daha ucuza karşılanması amacıyla Tarım kredi kooperatifleri kurulmuştur.
    1929 yılın da topraksız köylüye toprak dağıtılması için Toprak reformu kanunu çıkarılmışsa da istenilen başarı elde edilememiştir.
    1932 yılında çiftçinin ihtiyaçlarını karşılamak için Zirai donatım kurumu açılmıştır
    1933 yılın da bu alanda uzman yetiştirmek için Yüksek Ziraat enstitüsü kurulmuştur.
    1937 yılında günümüz Tarım işletmeleri genel müdürlüğü”nün temelini oluşturan Ziraat kombinaları açılmıştır.
    1937 yılında Urfa ilin de Ceylanpınar Devlet Üretme çiftliği açılmıştır.
    1938 yılın da Giresun ilin de fındık tarımına yönelik Fiskobirlik kurulmuştur.
    1938 yılın da sermayesi devlete ait olan Toprak mahsulleri ofisi (TMO) açılmıştır.

    See less
  3. Ekonomi alanın da yapılan çalışmalar: Yeni Türk devletinin Kurtuluş savaşı"ndan sonra öncelik verdiği konuların başında ekonomik kalkınma gelmektedir. Nitekim bu konuya Atatürk, "Siyasi askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa , ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa meydana gelen zaferler devam edemeDaha fazla oku

    Ekonomi alanın da yapılan çalışmalar: Yeni Türk devletinin Kurtuluş savaşı”ndan sonra öncelik verdiği konuların başında ekonomik kalkınma gelmektedir. Nitekim bu konuya Atatürk, “Siyasi askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa , ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa meydana gelen zaferler devam edemez, az zamanda söner” demiştir.
    Bu ilke doğrultusun da Milli mücadele”nin kazanılmasında sonra ekonomik alanda kalkınma için pek çok inkılap
    gerçekleştirilmiştir. Bu inkılaplarla ;
    Ekonominin bağımsızlığını sağlamak.
    Ülkede sanayinin kurulmasını sağlamak.
    Milli ekonomik ilkesini hayata geçirmek.
    Yabancıların elindeki işletmeleri millileştirmek
    Özel sektörü güçlendirmek ekonomiyi kalkındırmak.
    amaçlandırmıştır. Bu hedefleri gerçekleştirmek , Milli ekonomiyi oluşturmak ve ekonomik hedefleri belirlemek için
    17 şubat 1923 tarihin de İzmir iktisat kongresi düzenlenmiştir.
    1) İzmir iktisat kongresi(17 Şubat 1923)
    Kongrenin temel amacı, Türkiye”nin ekonomik kalkınmadaki hedeflerini , izleyeceği planı ve Milli ( bağımsız ) Ekonominin temel ilkelerini saptamaktadır.
    Kongrenin başkanlığını Kazım Karabekir yapmıştır.
    Kongre yeri olarak İzmir”in seçilmesin de İzmir”in
    Türkiye”nin en önemli ihracat limanlarından biri olması.
    Türkiye”nin en önemli ticaret merkezlerinden biri olması.
    Kurtuluş savaşı”nın noktalandığı yer olması etkili olmuştur.
    Kongreye , çiftçi , sanayici , tüccar ve işçi kesimin temsilcilerinden toplam 1135 kişi katılmıştır. Katılımın , ekonominin her alanından olması kongrenin halkçı yönünü ortaya koymaktadır.
    Kongrede “Milli Ekonomi” ilkesi benimsenmiş ve Misak-ı İktisadi ( Ekonomi andı) kararları kabul edilmiştir. Misak-i iktisadi ile “ekonomik kalkınmanın ulusal bağımsızlığımızın içinde kendi kaynaklarımızla gerçekleştireceği belirtilmiştir. Kongrede alınan kararlar doğrultusun da tarım, ticaret ve sanayi alanlarında da çok önemli çalışmalar yapılmıştır.
    2) Misak-ı iktisadi karaları.
    Hammaddesi yurt içinde bulunan sanayi dalları kurulmalıdır.
    Yerli sanayinin gelişmesi için gümrüklerde önlemler alınmalıdır.
    Yabancı tekellerinden kaçınılmalıdır.
    Demiryolu yapımına önem verilmelidir.
    Sanayinin gelişimi için “Özel sektör” desteklenmelidir.
    Ticaretin gelişmesi için bir banka kurulmalıdır.
    Vergi sistemin de değişiklikler yapılmalı, aşar vergisi kaldırılmalıdır.
    İşçilere sendika ve grev hakkı tanınmalıdır.
    Kabotaj hakkımız kullanılmalıdır.
    Küçük imalattan hızlı bir şekilde fabrikalara geçilmelidir.
    Anonim şirketlerin kurulması kolaylaştırılmalıdır.
    İzmir İktisat kongresi”nde ilk kez harf inkılabının yapılması gündeme gelmiş, ancak kabul edilmemiştir. Buna rağmen kongrede “okuma bayramı ” kabul edilmiştir.
    İzmir iktisat kongresi doğrultusun da;
    1924 yılın da Türkiye iş bankası kurulmuştur.
    1925 yılın da Ticaret ve sanayi odaları kanunu çıkarılmıştır.
    9 Aralık 1925 yılında yerli kumaştan Elbise giyilmesine dair kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla ; dışa bağımlığın azaltılması , yerli üretimin desteklenmesi ve sanayileşmenin çabuklaştırılması durumlarına az da olsa katkı sağlanmıştır.
    1927 yılında Teşvik-i sanayi kanunu çıkarılmış , ancak başarı sağlanamamıştır.

    See less
  4. D) Soyadı kanunun kabulü(21 haziran 1934) :Osmanlı devleti"nde yaşayan vatandaşlar arasında soyadı zorunluğu yoktu. Baba adı, doğum yeri ve lakapları ile ayırt ediliyordu. Bu durum sosyal yaşam da ve resmi işlemler de (,askerlik, miras , eğitim, evlilik vb) karışıklıklara neden olmuştur. Bu sorunlarDaha fazla oku

    D) Soyadı kanunun kabulü(21 haziran 1934) :Osmanlı devleti”nde yaşayan vatandaşlar arasında soyadı zorunluğu yoktu. Baba adı, doğum yeri ve lakapları ile ayırt ediliyordu. Bu durum sosyal yaşam da ve resmi işlemler de (,askerlik, miras , eğitim, evlilik vb) karışıklıklara neden olmuştur.
    Bu sorunları önlemek amacıyla 21 haziran 1934 tarihin de soyadı kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunla herkesin ilk isminin dışında bir soyadı taşıması zorunlu hale getirilmiştir.
    Osmanlı sosyal yapısını devam ettiren eski unvanlar kaldırılmıştır. (Hacı, hafız, hoca, molla, bey ,ağa, efendi, paşa ve zade gibi ).
    Osmanlı”dan kalan rütbe , nişan ve madalyaları taşımak yasaklanmıştır.
    Alınacak soyadların Türkçe olması, ayrıcalık belirtmemesi , genel ahlaka aykırı ve gülünç olmaması kararlaştırılmıştır.
    Toplumsal ve ekonomik alanlarda yaşanan karışıklıklara ve sınıfsal ayrıcalıklara son verilerek Halkçılık ilkesinin gelişmesi sağlanmıştır.
    Dinsel unvanların kullanılmasına son verilerek de dolaylı olarak laiklik ilkesinin gelişmesi sağlanmıştır.
    24 Kasım 1934 yılın da kabul edilen bir kanunla Mustafa kemal”e “ATATÜRK” soyadı verilmiş 17 Aralık 1934 yılında çıkarılmış olan bir yasayla da “ATATÜRK” soyadının bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmıştır.

    See less
  5. 3)Uluslararası rakamların kabulü( 20 mayıs 1928): Osmanlı devleti"nde harflerde olduğu gibi Arap rakamları kullanılıyordu. Ancak bu durum batılı ülkelerde olan uluslararası sosyal ve ekonomik ilişkiler de sorun yaratıyordu. Bu sorunu önlemek için 20 mayıs 1928 yılın da uluslararası rakamlar kabul edDaha fazla oku

    3)Uluslararası rakamların kabulü( 20 mayıs 1928):
    Osmanlı devleti”nde harflerde olduğu gibi Arap rakamları kullanılıyordu. Ancak bu durum batılı ülkelerde olan uluslararası sosyal ve ekonomik ilişkiler de sorun yaratıyordu. Bu sorunu önlemek için 20 mayıs 1928 yılın da uluslararası rakamlar kabul edilmiştir.
    4) Uluslararası ölçü biriminin kabulü(1 Nisan 1931):
    Osmanlı devletin de kullanılan dirhem, okka, endaze, arşın gibi eski ölçü birimleri standart değildi ve uygulamalar da karışıklık yaratıyordu.
    Bunu önlemek için ise 1 Nisan 1931 tarihin de çıkarılmış olan bir kanunla batı”ya uygun olarak onlu sisteme göre düzenlenmiş litre, kg, metre, gibi modern ölçü birimleri kullanılmaya başlanmıştır. Böylece ölçü birimlerindeki ikilikler ortadan kaldırılmıştır. , uygulamalar da birlik sağlanmıştır.
    5) Hafta tatilinin pazar”a alınması(1 Haziran 1935): Cumhuriyetin ilk yılların da Osmanlılar da olduğu gibi hafta tatili cuma günü olarak sürdürülmüştür. Bu durum pazar günü tatil yapan Avrupa ülkeleri ile ilişkiler de sorunlara yol açmıştır. Ayrıca ülkedeki gayr-i müslimlerin kendi kutsal günlerin de tatil yapmaların da karışıklıklara neden olmuştur.
    Tüm bu karışıklıkları ve sorunlar gidermek için ise 1Haziran 1935 tarihin de kabul edilmiş olan bir yasa ile hafta tatili pazar günü olarak kabul edilmiştir.
    Hafta tatilinin pazar gününe alınmasını sağlayan 1935 yılında çıkarılmış olan Ulusal bayram ve genel tatiller kanunu”nda bayram ve diğer tatil günleriyle de ilgili düzenleme yapılmıştır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz.
    29 Ekim cumhuriyet bayramı.
    30 Ağustos zafer bayramı.
    23 Nisan Ulusal egemenlik bayramı.
    19 Mayıs Atatürk”ü Anma, gençlik ve spor bayramı
    1 Mayıs bahar bayramı.
    1 Ocak yılbaşı,
    Şeker bayramı( 3 gün ).
    Kurban bayramı( 4 gün).

    See less
  6. A) Kılık- kıyafet ve şapka kanunun(25 kasım 1925) : Osmanlı devleti"nde yaşayan vatandaşlar arasında kıyafet konusun da birlik yoktu. Nitekim aydınlar Batı tarzı giyinmekle birlikte fes giyinirlerdi. Müslüman ve hıristiyan din adamları ise dini kıyafetlerle dolaşıyordu. Mustafa kemal"in öncülüğün deDaha fazla oku

    A) Kılık- kıyafet ve şapka kanunun(25 kasım 1925) :
    Osmanlı devleti”nde yaşayan vatandaşlar arasında kıyafet konusun da birlik yoktu.
    Nitekim aydınlar Batı tarzı giyinmekle birlikte fes giyinirlerdi. Müslüman ve hıristiyan din adamları ise dini kıyafetlerle dolaşıyordu.
    Mustafa kemal”in öncülüğün de ; toplumu çağdaş bir görünüme kavuşturmak kılık kıyafet alanın da karışıklığı önlemek , batı ile bütünleşmek ve kıyafet konusun da toplumda birlik sağlamak amacıyla çalışmalara başlanmıştır.
    ilk olarak 25 kasım 1925 tarihin de Şapka giyilmesi hakkında kanun kabul edilmiş , erkeklerin fes, kalpak, kavuk giymeleri yasaklanarak şapka giyilmesi zorunlu hale getirilmiştir.
    Şapka kanunu ile sadece erkeklerin şapka giymesi zorunlu hale getirilmiştir. kadınlar ile ilgili ise herhangi bir düzenlemeye yapılmamıştır. Ancak Atatürk , çağdaşlaşma adımı olarak eşi Latife hanık”ı modern tarzda giydirerek örnek olmaya çalışmıştır.
    Mustafa kemal Atatürk, çağdaş bir toplum için son derece önemli bir unsur olan kılık-kıyafet konusun da da öncülük etmiş ve ilk olarak kastamonu”da. daha sonra ise İnebolu ilinde halkı şapka takarak selamlamıştır.
    Kastamonu ilin de fes ve sarığı eleştiren Atatürk, Fikrimiz zihniyetim tepeden tırnağı kadar medeni olacaktır. Medeniyet öyle bir ateştir ki, ona kayıtsız kalanları yakar ve mahveder. ” demiştir.
    3 Aralık 1934 yılın da bir yasayla , yetkili olmayanların sarık ya da dinsel kıyafet giymeleri de yasaklanmıştır, din adamlarının da sadece ibadet yerlerin de ve törenlerde dini kıyafet giymelerine izin verilmiştir. Bu düzenlemeden Diyanet işleri başkanı, patrik ve hahambaşı muaf tutulmuştur. Bu kanun, toplumsal yaşamda bir anlamda laikleşmeyi amaçlamıştır.
    25 Kasım 1925 tarihin de kabul edilmiş olan Şapka kanunu ve takip eden uygulamalar ile
    Toplum çağdaş bir görünüme kavuşmuştur.
    Kıyafet karmaşasına ikiliklere son verilmiştir.
    Kıyafet konusun da ise sosyal eşitsizlikler önlenerek halkçılık ilkesinin , dini kıyafet uygulamasına son verilmiş ve laiklik ilkesinin gelişmesi sağlanmıştır.
    B)Tekke, türbe ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925) Anadolu”nun Türkleşmesine ve Osmanlı devleti”nin kuruluşuna çok önemli katkılar sağlayan bu dinsel kurumlar , cumhuriyet dönemin de amaçlarından tamamen sapmıştır. Nitekim rejime ve yapılan inkılaplara karşı olanların barınma merkezi haline gelmişler ve dini sömürü aracı olarak kullanmışlardır.
    Cumhurbaşkanı Mustafa kemal ,30 Ağustos 1925 yılında ünlü Kastamonu söylevin de
    Ölülerden medet ummak bir cemiyet için lekedir. Efendiler ve ey millet !Biliniz ki Türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru , en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır. ” sözleriyle tüm yurtta tekke ve zaviyelerin kapatılacağının işaretini vermiştir.
    30 Kasım 1925 yılın da Konya Milletvekili Refik Koraltan ve beş arkadaşının önerisiyle meclise sunulup kabul edilen “Tekke ve zaviyeler ile Türbelerin seddine ve Türbedarlar ile bazı unvanların men ve ilgasına dair kanun ile
    Toplumun çağdaşlaşması ve laikleşmesi yolun da çok önemli bir adım atılmıştır.
    Toplumu düşünce olarak çağdaşlaştırmaya yönelik hareket edilmiştir.
    Ayrıca şeyhlik, dervişlik, müritlik , dedelik , seyitlik, çelebilik, babalık , falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve muskacılık gibi eylem , unvan ve sıfatların kullanılması ile bu unvanlara ilgili kıyafetlerin giyilmesi yasaklanmıştır. Bu kanunun uygulanması esnasın da , tarihe mal olmuş, dini , ilmi ve siyasi liderlerin mezarlarına dokunulmamıştır. (Yavuz Sultan selim, Fatih sultan mehmet vb).
    C)Takvim,Saat, Rakam, ölçü birimleri ve hafta sonu tatilin de yapılan değişiklikler (1926-1935)
    Mustafa kemal Atatürk , Türk devletinin ve toplumunun uluslararası alanda Avrupa medeniyetiyle uyum içerisin de olmasına son derece özen göstermiştir. Bu amaçla toplumsal alanda yapılan inkılapların temel çıkış noktası Batı medeniyeti olmuştur.
    1)Miladi takvim”in kabulü(1 ocak 1926):
    Osmanlı devleti”nde sosyal yaşamda Hicri takvim mali işlerde ise Rumi takvim kullanıyordu . Bu durum da , batı ile ilişkilerde karışıklıklara neden oluyordu.
    Bunu önlemek için 25 Aralık 1925 yılın da Miladi takvim kabul edilerek batı dünyasıyla uyumsuzluklara son verilmiştir. 1 Ocak 1926 yılında itibaren Miladi takvim”in kullanılmaya başlanmasıyla bu alanda birliktelik sağlanmıştır.
    2) Uluslararası saat sistemi”nin kabulü ( 1 ocak 1926)
    26 Aralık 1925 yılın da kabul edilen kanun ile ” alaturka saat ” denilen ve yaz- kış güneşin batışını 12.00 olarak kabul edilen “ezani ve vasati” sistem kaldırılarak uluslararası saat usulü uygulanmaya başlamıştır.
    Ulusararası saat sistemi de 1 Ocak 1926 yılın da itibaren uygulamaya başlanmıştır ve bu konuda da Avrupa ile uyum süreci hızlanmıştır.

    See less
  7. Atatürk"ün düşünce yapısında ve anlayışın da Çağdaşlaşma 3 alanda temel ekseni oluşturmaktadır. Bunlar Çağdaş devlet. Çağdaş uygarlık Çağdaş toplum olmak üzere. Bu sebeple Atatürk, diğer pek çok alanda olduğu gibi toplumsal alanda da çağdaşlaşmayı sağlamak için önemli çalışmalar yapmıştır. ToplumsalDaha fazla oku

    Atatürk”ün düşünce yapısında ve anlayışın da Çağdaşlaşma 3 alanda temel ekseni oluşturmaktadır.
    Bunlar
    Çağdaş devlet.
    Çağdaş uygarlık
    Çağdaş toplum olmak üzere.
    Bu sebeple Atatürk, diğer pek çok alanda olduğu gibi toplumsal alanda da çağdaşlaşmayı sağlamak için önemli çalışmalar yapmıştır.
    Toplumsal alanda inkapların yapılmasın da ise
    Ayrıcalıksız ve kaynaşmış bir toplum oluşturulmak istenmesi.
    Toplumsal alanda eşitliğin sağlanmak istenmesi.
    Toplumsal alandaki ikiliklerin ortadan kaldırılmak istenmesi.
    Toplumun çağdaştırılmak istenmesi.
    Batı kültürü ile uyumun sağlanmak istenmesi etkili olmuştur.

    See less
  8. Bilim ve sanat : 1) Bilim : Eski Türkler , bilim de özellikle astronomi ve tıp alanların da ilerlemişlerdir. Nitekim onların "on iki hayvanlı Türk takvimi"ni hazırlayan astronomide, mumyacılık yapmaları ise tıp alanın da ilerlediklerini göstermektedir. Ayrıca Uygurlar, Hareketli harf sistemini bularDaha fazla oku

    Bilim ve sanat : 1) Bilim : Eski Türkler , bilim de özellikle astronomi ve tıp alanların da ilerlemişlerdir. Nitekim onların “on iki hayvanlı Türk takvimi”ni hazırlayan astronomide, mumyacılık yapmaları ise tıp alanın da ilerlediklerini göstermektedir.
    Ayrıca Uygurlar, Hareketli harf sistemini bularak modern matbaanın temelini atmışlardır.Türk tarihin de ilk kütüphane kuran devlette Uygurlar olmuştur.
    2)Sanat : Eski Türk devletlerinde sanat eserlerin de daha çok taşınabilinir malzemeler kullanılmıştır. Bunun temel nedeni ise göçebe yaşam tarzı olmuştur.
    Göktürkler döneminden günümüze sadece kitabeler ve balballar ulaşmıştır.
    Balballar Türk sanatındaki ilk heykel örnekleri olarak kabul edilmektedir.
    Günlük eşyalar, kılıç kabzaları , kemer tokaları ve çadırlar, hayvan figürleri ve değerli taşlarla süslenmiştir.Bu süsleme sanatına Hayvan üslübu denilmiştir.
    Eski Türk devletlerinin yaşam tarzı olan göçebelik , özellikle onların dokumacılık sanatında son derece ileri seviyeye gelmelerin de etkili olmuştur.
    Uygurlara kadar yerleşik hayat olmadığı için duvar, kağıt ve resim sanatları ile ev, saray ve tapınak mimarisi gelişmemiştir.
    Uygurlarla birlikte yerleşik hayata geçilmiş ve sanat anlayışı değişmiştir.
    Özellikle şehirlerin kurulmasıyla birlikte mimari önem kazanmıştır.
    Uygurlarda yerleşik hayata bağlı olarak , fresk (duvar süsleme), resim, heykel ve minyatür sanatları da gelişmiştir.
    Uygur ressamlarına bedizci, öğretmenlere ise bahşi adı verilmiştir.
    En önemli müzik aletleri kopuz olarak bilinmektedir.
    Bunun dışında ayrıca kudüm(bas davul), obua(zurna),çevgan, kithara(telli çalgı) timpani(davul) köpürge ( davul) diğer müzik aletleri vardır.
    Bu müzik aletlerinin yanı sıra Türkler de Askeri bando da çok yaygındır.
    Uygurlar da Türk tiyatro sanatının ilk örneklerine (orta oyunu) rastlanmaktadır.
    Şarkı ve türkülerin bestesine ir, kapozla çalınan melodiye de küg adı verilmiştir.
    Eski Türkler de bilinen ilk Türk şairi Alpin-Çur Tigin olarak bilinmektedir.

    See less
  9. 2)Yazılı edebiyat: 1)Göktürk (orhun ) kitabeleri: Türk tarihin de ilk yazılı kaynaklar 2.Göktürk (kutluk ) devleti dönemine ait Orhun ( Görktürk ) kitabeleri olarak bilinir. Göktürk (orhun) kitabelerinin özellikleri : Türk tarihine ait olan Türklerin ilk yazılı belgeleridir (ilk türkçe metin). yazılDaha fazla oku

    2)Yazılı edebiyat:
    1)Göktürk (orhun ) kitabeleri:
    Türk tarihin de ilk yazılı kaynaklar 2.Göktürk (kutluk ) devleti dönemine ait Orhun ( Görktürk ) kitabeleri olarak bilinir.
    Göktürk (orhun) kitabelerinin özellikleri :
    Türk tarihine ait olan Türklerin ilk yazılı belgeleridir (ilk türkçe metin).
    yazılı Türk edebiyatı”nın ilk eserleridir.
    Türk devlet anlayışını anlatan ilk belgedir.
    Siyasetname özelliği gösterir.
    Yazarı Yolluğ tigin olarak bilinir. ( Adı bilinen ilk Türk tarihçisi olarak kabul edilir. ).
    üç tarafı Türkçe , bir tarafı Çince yazılmıştır.
    Kitabeler, Vezir tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge kağan adına dikilmiştir.
    1709 yılında İsveçli yüzbaşı olan johan von strahlenberg tarafından bulunmuştur. İlk kez Danimarkalı Türkolog wilhelm thomsen tarafından okunmuştur.
    Kitabelerde Çin”e karşı verilmiş olan bağımsızlık mücadelesi anlatılır. Kağan millete hesap verir. Ayrıca Türk kültürü ve yasaları hakkında da bilgi verir. Bu durum, Göktürkler de sosyal devlet anlayışı olduğunu göstermektedir.
    2Karabalgasun / Şine-usu/ Moyen-çur/ Taryat yazıtları:
    Uygurlar dönemine ait yazıtlardır.
    Üzerlerin de Türkçe , Çince ve soğdca yazılar yer almaktadır.
    3) Yenisey yazıtları:
    Kırgızlara aittir.
    5. yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır.

    See less
  10. Yazı, dil ve edebiyat 1) Eski Türklerde yazı Göktürkler (Orhun kitabeleri ) ile başlamıştır. Göçebe yaşam tarzı sebebiyle yazılı hayatın gelişmediği İlk Türk devletleri, Tarih boyunca pek çok alfabe kullanmışlardır. Bunlardan ikisi milli alfabedir. Türklerin tarih boyunca kullamış olduğu alfabeler şDaha fazla oku

    Yazı, dil ve edebiyat
    1) Eski Türklerde yazı Göktürkler (Orhun kitabeleri ) ile başlamıştır.
    Göçebe yaşam tarzı sebebiyle yazılı hayatın gelişmediği İlk Türk devletleri, Tarih boyunca pek çok alfabe kullanmışlardır. Bunlardan ikisi milli alfabedir.
    Türklerin tarih boyunca kullamış olduğu alfabeler şunlardır.
    1)Orhon (Milli alfabesi).
    2)Uygur (Milli alfabesi).
    3) Soğd alfabesi.
    4) Kiril alfabesi.
    5)Arap alfabesi.
    6) Latin alfabesi.
    1)Göktürk (Orhon) alfabesi: Türklerin ilk milli alfabesi olup 38 harftten oluşur. Göktürk (Orhun) kitabeleri bu alfabe ile yazılmıştır.
    2) Uygur alfabesi: Türklerin ikinci milli alfabesi olup, Uygurların soğd alfabesinden etkilenerek oluşturduğu 14-18 harften oluşan alfabeye denir.
    2)Dil ve Edebiyat
    A) Sözlü edebiyat:
    İlk Türk devletlerinin , göçebe yaşam tarzından dolayı yazı ile tanışma ve yazıyı kullanması gecikmiştir.
    Ancak Türkler, yazıdan önceki dönem de özellikle sözlü edebiyat ürünlerine önem vermişlerdir. Başlıca sözlü edebiyat türlerini şöyle sıralayabiliriz.
    Koşuk: Şölenlerde, ziyafetlerde kopuz eşliğin de söylenen çoşkulu şiirlerdir.
    Sav: Türk atasözlerine verilen isimdir.
    Sagu: Yuğ törenlerin de ölen kişinin ardından yakılan ağıttır.
    Destan :Olağanüstü olayların (savaş, afet) anlatıldığı kahramanlık öykülerine denir.
    Türklere ait önemli destanlar:
    Oğuz kağan: Asya hunlarına aittir. Mete han”ı anlatır. (En eski Türk destanı olarak bilinmektedir).
    Bu destanda Metehan”ın kahramanlıkları ve ülkesini genişletip oğulları arasında nasıl bölüştürmüş olduğu anlatılır.
    Ergenekon: Türklerin demir madeninin bulunduğu dağı eriterek yaşadıkları yerden çıkışlarını anlatan destana verilen isimdir.
    Bozkurt: Göktürlere ait olan bir destandır. Türklerin bir katliamdan sağ kurtulan bir bebekle onu büyüten bir dişi kurttan türemelerinin anlatılmış olduğu destana denir.
    Göç(Kutlu dağ) : Tanrı dağı eteğindeki kutlu dağ adını taşıyan kayayı düşmanlar olan Çinlilere vermeleriyle ülkede yaşanan hüzün, peşpeşe gelen felaketleri konu edinen Uygur destanı olarak bilinir.
    Türeyiş :Uygurlara aittir. Dokuz oğuzların (uygurların ) hun hükümdarının iki tane güzel kızı ile evlenen bir bozkurtun çocukları olarak çoğaldıklarını anlatan destana verilen isimdir.
    Şu: İskit hükümdarı şu ile büyük iskender”in mücadelelerini anlatır.
    Alp Er tunga : İskitlere aittir. İskit hükümdarı Alp er Tunga”nın İranlılarla yapmış olduğu mücadelelerini ve İran hükümdarı Keyhüsrev ile yapmış olduğu mücadeleyi kaybederek öldürülmesini anlatan destana verilen isimdir.
    Sihirli geyik: Avrupa hunlarına aittir.
    Manas destanı: Kırgızlara aittir. (En uzun destan ) olarak bilinir. unesco tarafından koruma altına alınmıştır. Müslüman kırgızlarla putperest kalmukların mücadeleleri anlatılır.
    Dede korkurt hikayeleri: Kumanlara (kıpçaklara) ait olan Oğuz Türklerinin mücadelelerini anlatan destandır.

    See less