fatma1977
Kararlı

Toplumsal alanda yapılan inkılaplar hangileridir ve özellikleri nelerdir?

Toplumsal alanda yapılan inkılaplar hangileridir ve özellikleri nelerdir?

4 Cevap

  1. Atatürk”ün düşünce yapısında ve anlayışın da Çağdaşlaşma 3 alanda temel ekseni oluşturmaktadır.
    Bunlar
    Çağdaş devlet.
    Çağdaş uygarlık
    Çağdaş toplum olmak üzere.
    Bu sebeple Atatürk, diğer pek çok alanda olduğu gibi toplumsal alanda da çağdaşlaşmayı sağlamak için önemli çalışmalar yapmıştır.
    Toplumsal alanda inkapların yapılmasın da ise
    Ayrıcalıksız ve kaynaşmış bir toplum oluşturulmak istenmesi.
    Toplumsal alanda eşitliğin sağlanmak istenmesi.
    Toplumsal alandaki ikiliklerin ortadan kaldırılmak istenmesi.
    Toplumun çağdaştırılmak istenmesi.
    Batı kültürü ile uyumun sağlanmak istenmesi etkili olmuştur.

    • 0
  2. A) Kılık- kıyafet ve şapka kanunun(25 kasım 1925) :
    Osmanlı devleti”nde yaşayan vatandaşlar arasında kıyafet konusun da birlik yoktu.
    Nitekim aydınlar Batı tarzı giyinmekle birlikte fes giyinirlerdi. Müslüman ve hıristiyan din adamları ise dini kıyafetlerle dolaşıyordu.
    Mustafa kemal”in öncülüğün de ; toplumu çağdaş bir görünüme kavuşturmak kılık kıyafet alanın da karışıklığı önlemek , batı ile bütünleşmek ve kıyafet konusun da toplumda birlik sağlamak amacıyla çalışmalara başlanmıştır.
    ilk olarak 25 kasım 1925 tarihin de Şapka giyilmesi hakkında kanun kabul edilmiş , erkeklerin fes, kalpak, kavuk giymeleri yasaklanarak şapka giyilmesi zorunlu hale getirilmiştir.
    Şapka kanunu ile sadece erkeklerin şapka giymesi zorunlu hale getirilmiştir. kadınlar ile ilgili ise herhangi bir düzenlemeye yapılmamıştır. Ancak Atatürk , çağdaşlaşma adımı olarak eşi Latife hanık”ı modern tarzda giydirerek örnek olmaya çalışmıştır.
    Mustafa kemal Atatürk, çağdaş bir toplum için son derece önemli bir unsur olan kılık-kıyafet konusun da da öncülük etmiş ve ilk olarak kastamonu”da. daha sonra ise İnebolu ilinde halkı şapka takarak selamlamıştır.
    Kastamonu ilin de fes ve sarığı eleştiren Atatürk, Fikrimiz zihniyetim tepeden tırnağı kadar medeni olacaktır. Medeniyet öyle bir ateştir ki, ona kayıtsız kalanları yakar ve mahveder. ” demiştir.
    3 Aralık 1934 yılın da bir yasayla , yetkili olmayanların sarık ya da dinsel kıyafet giymeleri de yasaklanmıştır, din adamlarının da sadece ibadet yerlerin de ve törenlerde dini kıyafet giymelerine izin verilmiştir. Bu düzenlemeden Diyanet işleri başkanı, patrik ve hahambaşı muaf tutulmuştur. Bu kanun, toplumsal yaşamda bir anlamda laikleşmeyi amaçlamıştır.
    25 Kasım 1925 tarihin de kabul edilmiş olan Şapka kanunu ve takip eden uygulamalar ile
    Toplum çağdaş bir görünüme kavuşmuştur.
    Kıyafet karmaşasına ikiliklere son verilmiştir.
    Kıyafet konusun da ise sosyal eşitsizlikler önlenerek halkçılık ilkesinin , dini kıyafet uygulamasına son verilmiş ve laiklik ilkesinin gelişmesi sağlanmıştır.
    B)Tekke, türbe ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925) Anadolu”nun Türkleşmesine ve Osmanlı devleti”nin kuruluşuna çok önemli katkılar sağlayan bu dinsel kurumlar , cumhuriyet dönemin de amaçlarından tamamen sapmıştır. Nitekim rejime ve yapılan inkılaplara karşı olanların barınma merkezi haline gelmişler ve dini sömürü aracı olarak kullanmışlardır.
    Cumhurbaşkanı Mustafa kemal ,30 Ağustos 1925 yılında ünlü Kastamonu söylevin de
    Ölülerden medet ummak bir cemiyet için lekedir. Efendiler ve ey millet !Biliniz ki Türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru , en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır. ” sözleriyle tüm yurtta tekke ve zaviyelerin kapatılacağının işaretini vermiştir.
    30 Kasım 1925 yılın da Konya Milletvekili Refik Koraltan ve beş arkadaşının önerisiyle meclise sunulup kabul edilen “Tekke ve zaviyeler ile Türbelerin seddine ve Türbedarlar ile bazı unvanların men ve ilgasına dair kanun ile
    Toplumun çağdaşlaşması ve laikleşmesi yolun da çok önemli bir adım atılmıştır.
    Toplumu düşünce olarak çağdaşlaştırmaya yönelik hareket edilmiştir.
    Ayrıca şeyhlik, dervişlik, müritlik , dedelik , seyitlik, çelebilik, babalık , falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve muskacılık gibi eylem , unvan ve sıfatların kullanılması ile bu unvanlara ilgili kıyafetlerin giyilmesi yasaklanmıştır. Bu kanunun uygulanması esnasın da , tarihe mal olmuş, dini , ilmi ve siyasi liderlerin mezarlarına dokunulmamıştır. (Yavuz Sultan selim, Fatih sultan mehmet vb).
    C)Takvim,Saat, Rakam, ölçü birimleri ve hafta sonu tatilin de yapılan değişiklikler (1926-1935)
    Mustafa kemal Atatürk , Türk devletinin ve toplumunun uluslararası alanda Avrupa medeniyetiyle uyum içerisin de olmasına son derece özen göstermiştir. Bu amaçla toplumsal alanda yapılan inkılapların temel çıkış noktası Batı medeniyeti olmuştur.
    1)Miladi takvim”in kabulü(1 ocak 1926):
    Osmanlı devleti”nde sosyal yaşamda Hicri takvim mali işlerde ise Rumi takvim kullanıyordu . Bu durum da , batı ile ilişkilerde karışıklıklara neden oluyordu.
    Bunu önlemek için 25 Aralık 1925 yılın da Miladi takvim kabul edilerek batı dünyasıyla uyumsuzluklara son verilmiştir. 1 Ocak 1926 yılında itibaren Miladi takvim”in kullanılmaya başlanmasıyla bu alanda birliktelik sağlanmıştır.
    2) Uluslararası saat sistemi”nin kabulü ( 1 ocak 1926)
    26 Aralık 1925 yılın da kabul edilen kanun ile ” alaturka saat ” denilen ve yaz- kış güneşin batışını 12.00 olarak kabul edilen “ezani ve vasati” sistem kaldırılarak uluslararası saat usulü uygulanmaya başlamıştır.
    Ulusararası saat sistemi de 1 Ocak 1926 yılın da itibaren uygulamaya başlanmıştır ve bu konuda da Avrupa ile uyum süreci hızlanmıştır.

    • 0
  3. 3)Uluslararası rakamların kabulü( 20 mayıs 1928):
    Osmanlı devleti”nde harflerde olduğu gibi Arap rakamları kullanılıyordu. Ancak bu durum batılı ülkelerde olan uluslararası sosyal ve ekonomik ilişkiler de sorun yaratıyordu. Bu sorunu önlemek için 20 mayıs 1928 yılın da uluslararası rakamlar kabul edilmiştir.
    4) Uluslararası ölçü biriminin kabulü(1 Nisan 1931):
    Osmanlı devletin de kullanılan dirhem, okka, endaze, arşın gibi eski ölçü birimleri standart değildi ve uygulamalar da karışıklık yaratıyordu.
    Bunu önlemek için ise 1 Nisan 1931 tarihin de çıkarılmış olan bir kanunla batı”ya uygun olarak onlu sisteme göre düzenlenmiş litre, kg, metre, gibi modern ölçü birimleri kullanılmaya başlanmıştır. Böylece ölçü birimlerindeki ikilikler ortadan kaldırılmıştır. , uygulamalar da birlik sağlanmıştır.
    5) Hafta tatilinin pazar”a alınması(1 Haziran 1935): Cumhuriyetin ilk yılların da Osmanlılar da olduğu gibi hafta tatili cuma günü olarak sürdürülmüştür. Bu durum pazar günü tatil yapan Avrupa ülkeleri ile ilişkiler de sorunlara yol açmıştır. Ayrıca ülkedeki gayr-i müslimlerin kendi kutsal günlerin de tatil yapmaların da karışıklıklara neden olmuştur.
    Tüm bu karışıklıkları ve sorunlar gidermek için ise 1Haziran 1935 tarihin de kabul edilmiş olan bir yasa ile hafta tatili pazar günü olarak kabul edilmiştir.
    Hafta tatilinin pazar gününe alınmasını sağlayan 1935 yılında çıkarılmış olan Ulusal bayram ve genel tatiller kanunu”nda bayram ve diğer tatil günleriyle de ilgili düzenleme yapılmıştır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz.
    29 Ekim cumhuriyet bayramı.
    30 Ağustos zafer bayramı.
    23 Nisan Ulusal egemenlik bayramı.
    19 Mayıs Atatürk”ü Anma, gençlik ve spor bayramı
    1 Mayıs bahar bayramı.
    1 Ocak yılbaşı,
    Şeker bayramı( 3 gün ).
    Kurban bayramı( 4 gün).

    • 0
  4. D) Soyadı kanunun kabulü(21 haziran 1934) :Osmanlı devleti”nde yaşayan vatandaşlar arasında soyadı zorunluğu yoktu. Baba adı, doğum yeri ve lakapları ile ayırt ediliyordu. Bu durum sosyal yaşam da ve resmi işlemler de (,askerlik, miras , eğitim, evlilik vb) karışıklıklara neden olmuştur.
    Bu sorunları önlemek amacıyla 21 haziran 1934 tarihin de soyadı kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunla herkesin ilk isminin dışında bir soyadı taşıması zorunlu hale getirilmiştir.
    Osmanlı sosyal yapısını devam ettiren eski unvanlar kaldırılmıştır. (Hacı, hafız, hoca, molla, bey ,ağa, efendi, paşa ve zade gibi ).
    Osmanlı”dan kalan rütbe , nişan ve madalyaları taşımak yasaklanmıştır.
    Alınacak soyadların Türkçe olması, ayrıcalık belirtmemesi , genel ahlaka aykırı ve gülünç olmaması kararlaştırılmıştır.
    Toplumsal ve ekonomik alanlarda yaşanan karışıklıklara ve sınıfsal ayrıcalıklara son verilerek Halkçılık ilkesinin gelişmesi sağlanmıştır.
    Dinsel unvanların kullanılmasına son verilerek de dolaylı olarak laiklik ilkesinin gelişmesi sağlanmıştır.
    24 Kasım 1934 yılın da kabul edilen bir kanunla Mustafa kemal”e “ATATÜRK” soyadı verilmiş 17 Aralık 1934 yılında çıkarılmış olan bir yasayla da “ATATÜRK” soyadının bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmıştır.

    • 0

Cevap eklemek için giriş yapmalısınız.